DÜNYA ÜZERİNDEKİ TEK MİSTİK VARLIK CİNLER DEĞİL - UZUN BİR SERÜVEN - PART 3
DÜNYA ÜZERİNDEKİ TEK MİSTİK VARLIK CİNLER DEĞİL - UZUN BİR SERÜVEN - PART 3
Uyandığımda çok garip hissediyordum. Havas kitabımda ki duayı kendim için okumamıştım bugün, o yüzden gördüm diye düşündüm ve hemen gidip okudum. Bu sırada saat geceydi, yapacak bir şey olmadığı için tekrar uyumaya karar verdim.
Ertesi gün normal geçti biraz kendi başıma kalmak istedim telefonumu falan kapatıp kafa dinledim. Bir iki gün böyle kafa dinleme olayına devam ettim özlemişim yalnız kalmayı. Yine böyle takılırken aklıma Selimin annesi geldi. Arada dua okumam gerekiyordu ona hemen telefonumu açtım açmamla bir ton mesajın gelmesi bir oldu mesajların bir çoğu Kader dendi. Ama bir tane sade ve öz olanı Selim göndermişti. Selim acilen görüşmemiz gerek yazmıştı. Kader ise en son dün yazmış "neredesin? çok kötüyüm" diyordu. Bütün o huzurum aniden kaçmıştı. Kadere cevap yazdım
+ "Noldu canım? iyi misin? kafa dinliyordum kusura bakma".
Mesaj gitti ama tek tik vardı. Kaderin telefonu da kapalıydı sanırım. Selimi direkt aradım.
+ "Noldu kardeşim kusura bakma telimi kapatmıştım" dedim.
- "Hiç beklemeden kitabı al xxx hastanesine gel" dedi.
Kadere mi bir şey oldu diye düşündüm. Hemen hazırlanıp çıktım. Hastanenin önünde Selim beni bekliyordu beraber yürümeye başladık. 2 gün önce kader birden hastalanmış ateşi falan çıkmış bayılmış direkt hastaneye kaldırmışlar. Onun endişesi ile adımlarımı hızlandırdım. Bu arada selimin annesine olan şeyle aynı olması dikkatimden kaçmamıştı. Kaderin yanına vardığımda sayıklıyordu çok kötüydü. Ne olduğunu birde ondan dinlemek istedim ama konuşabilecek durumda değildi. Çok kötü hissediyordum. Yapacak bir şeyim yoktu. Sonra aklıma havas kitabım ve dua geldi. Elimi sırtıma attım istemsizce ama çantamı ve dolayısıyla kitabı almadığımı farkettim.
"Kardeşim ben eve gidiyorum" diyip koşarak çıktım. Selim arkamdan seslendi "geri geldiğinde almazlar bende şimdi çıkıyorum görüşme saati bitti" diye. Ailesiyle beraber kalacak. Bende yavaşladım ve durdum, gözümden bir iki damla yaş süzüldü. Kaderin ailesini bile bilmiyordum Kader hakkında hiçbir şey bilmiyordum ama onu seviyordum ve yapacak pek bir şeyim yoktu. Bu düşünceler ile dururken Selim bana çoktan yetişmişti. Elini omzuma attı ve "Semra teyze ona iyi bakar merak etme" dedi. Yürümeye tekrar başladık. Biraz sakinleştikten sonra annesinin nasıl olduğunu sordum "duadan sonra iyi oldu sanırım saldırıyı yapan kişi sadece kendini geliştirme amaçlı yapıyordu sanırım. Kalkanı geçemeyince güçlü birilerine bulaştığını anladı ve bıraktı" dedi. Selimin annesi iyileşmişti ama bu sefer kader hastalanmıştı. Yarın ona da dua okumak için geleceğimi söyledim selim onayladı. Aklımda ki soru ise Kadere psişik saldırı yapanlar onu hastanelik edebilecek kadar güçlüyse bu kalkanın onda işe yarayıp yaramayacağıydı...
O gece uyuyamadım. Sevdiğim kız orada yatarken bir şeyler yapamamamın ezikliğini yaşıyordum. Ertesi gün kitabımı hazırlayıp Selimle buluşmak için hastanenin önüne gittim. Kısa bir süre sonra da kaderin yanı başındaydım . Semra teyzede oradaydı, Selim bizi tanıştırdı. Daha sonra Semra teyze Kaderle bizi baş başa bıraktı. Kader uyuyordu, uyandırmak istemedim. Kitabımı açıp okumaya başladım, değişen hiçbir şey yoktu. Biraz bekledim. Hala değişen bir şey olmayınca korktuğum olayın başıma geldiğini anladım, kitap işe yaramıyordu. Yapacak tek bir şeyim vardı: ona şifa yapmak.
Elimi omzuna koydum ve başladım, başladığım gibi enerjimin çekilmesi bir oldu. Bu daha önce yaşadıklarımdan daha yoğun bir enerji akışıydı, kendimden geçmiş gibi kalakaldım. Selim ise sadece bana bakıyordu, derken yere düştüğümü hatırlıyorum. Bayılmışım. Etrafta koşuşturmalar hatırlıyorum, başım dönerken bulanık ve kesik bir görüntüyle sedyeye konulduğumu görüyorum ve bir ses duyuyorum "Sevgi, bazen yok olmaktır" etraf birden kararıyor.
Uyandığımda hasta odasındaydım, hava kararmıştı, etrafa göz gezdirirken tekli koltukta bana bakan selimle göz göze geldim. Hiç konuşmuyordu.
+ "Noldu böyle?" dedim.
Cevap vermedi, donuk gözlerle bana bakıyordu.
Tam yatağa geri dönüğüm an ciddi bir şok geçirdim. Yatakta hala yatıyordum! Avazım çıktığı kadar bağırdım ama sesim çıkmıyordu. Korkudan duvara kadar geri gitmiştim. Biraz durup hem sakinleşmeye hem de durumu analiz etmeye karar verdim. Astral seyahatte olmalıydım, kendimi dışarıdan görmem ve selimin tepkisiz oturması bunu gösteriyordu. Şok geçirdiğimden dolayı çıktığımı düşündüm. Kendi bedenime bakmaya başladım ve auram görünmeye başladı (Astral seyahatte enerjiler görülebilir) ama garip bir şekilde auram biçimsiz ve oldukça düşük enerjiliydi. (Psişik saldırılar ve fazla enerjisel aktiflik sonucu auralar yırtılabilir. Bu durumda kişi istemli veya istemsiz yaşamını devam ettirebilmek için diğer canlıların enerjisini çeker. Bu olayın internet ortamında psişik vampirlik gibi bir ismi de var.) Auramın yırtılmış olması çok kötüydü, bu şifa yapamayacağım ve kendimi korumak için fazladan çaba harcayacağım anlamına geliyordu.
Sonra Selimin aurasına baktım, gayet düzgün olmakla birlikte pusluydu, bu durumda selim lunarkinezi (karanlık enerji kontrolü) ile saldırı altındaydı. Ben hariç herkes saldırı altındaydı, bedenime geri dönüp bunları selime anlatmaya karar verdim. Bedenime yaklaştım artık başucumdan kendime bakıyordum. 3. gözüme (iki kaş arasında ki enerji merkezi) dokunarak tekrar bedenime döneceğime inanıyordum. Elimi korkarak uzattım, dokunmama çok az kalmıştı ki arkadan biri boğazımı sıkmaya başladı ve beni yere fırlattı. Yüzüne baktığımda şok oldum bu rüyamda ki gri renkli cadıydı. Çok güçlüydü. Boğazımı tekrar sıkmaya başladı, iyice kendimi kaybetmeye başlamıştım. Bu arada yatakta yatan bedenimin suratı mosmor olmuştu, boğuluyordum. derken Selim birden ayağa kalktı ve bedenimi görüp yanına koştu, elini kalbimin üstüne koyup Sevgi gerektiğinde vazgeçmektir dedi nefes nefese. Boğazımı sıkan cadı durdu, göz göze bir süre bekledik, gözleri de tıpkı ten rengi gibi griydi. Sonra beni bırakıp "Sevgi gerektiğinde vazgeçmektir" diyip odadan usulca çıkıp kayboldu. Bende birden bedenime geri döndüm.
Uyandığımda selime bakıp "neler oluyor lan bunlar ne?" dedim. Sonra açıklayacağım dedi. Sende saldırı altındasın dedim. Başını salladı. Kadere bakacağım diyip sendeleyerek odadan çıktım. Görevli ilk başta kabul etmedi ama Semra teyzenin onay vermesiyle kaderin yanına geldim. Yatakta yatıyordu ama uyanıktı, beni görünce gözleri doldu ve ağlayarak "sevgi bazen değişebilir" dedi. Neden bilmiyorum ama içimde büyük bir öfke vardı. Gücüm olsa Kadere avazım çıktığı kadar bağırırdım. Odadan çıktım ve ufak bir kontrolden sonra Selime bile söylemeden evin yolunu tuttum. Kafam çok karışıktı çok yorgun ve öfkeli hissediyordum. Kaderin ise ismine bile tahammül edemiyordum, tiksiniyordum ondan. ikisi de bana bir oyun oynuyordu onlarla bir daha görüşmeme kararı aldım.
Eve geldiğimde aklıma o cadı geldi. Ani bir çıkış yapıp eve gelmiştim ama şimdi de korkudan ödüm patlıyordu. Bir daha onlarla görüşmeme kararı aldığım için hafiften de rahatlamıştım çünkü artık bu olaylar geride kalmıştı. Derken beynimde şimşek çaktı havas kitabını hastanede unutmuştum. Hemen gitmem gerekiyordu ama çok yorgundum. Gidemeyecek kadar yorgun. Çaresizce Selimi aradım. "Havas kitabım hastanede sanırım" dedim. "Bilmiyorum" dedi. Bende hastaneyi arayıp odayı falan söyledim. Bulunamadı. içimden bir ses boşver kitabı keyfine bak diyordu ama o kitap sıradan ya da kötü birinin eline geçerse ya kendine ya da başkalarına zarar vereceği belliydi. Sabah giderim dedim ve yatakta saatlerce döndükten sonra uyuyabildim. Rüyamda siyah cübbeli o adamları tekrar gördüm. Mezarlıktaydılar bir tanesi bana yaklaştı ve teşekkürler dedi ve uyandım. Uyandığımda bu olanların artık tesadüf ya da sıradan şeyler değil büyük bir sıkıntı olduğunu düşündüm. Auram zedelendiği için yorgundum. Buna alışmam zaman alacaktı çünkü bir şifacı olarak bol enerjimin olması ve enerjimi dağıtmak asıl olayımdı, şimdi ise gün içinde bir şeyler yapmam için canlı birinden biraz enerji çalmam gerekiyordu. istemeye istemeye balkona doğru yürüyüp kurban aramaya başladım.
Yorumlar
Yorum Gönder