DÜNYA ÜZERİNDEKİ TEK MİSTİK VARLIK CİNLER DEĞİL - UZUN BİR SERÜVEN - PART 4
DÜNYA ÜZERİNDEKİ TEK MİSTİK VARLIK CİNLER DEĞİL - UZUN BİR SERÜVEN - PART 4
Aşağıda genelde yaşlı insanlar vardı ve onların enerjisini çekemezdim daha da batırmak istemiyordum. Genç biri olmalıydı, biraz bekledim. Sonra karşı yolda yürüyen genç bir kız olduğunu farkettim. Gözümü kapayıp auramı ona bağladım ve enerjisini çekmeye başladım. Böyle bir şey yoktu resmen kendimi şarj ediyor gibi hissediyordum. Ayaklarım karıncalanıyordu. Enerjinin ayaklarımdan yukarı çıktığını hissediyordum. Yeteri kadar enerji dolmuştum ama bırakmak istemiyordum çok güzeldi, kızdan enerji çalmaya devam ettim artık durmam gerektiğini biliyordum. Gözümü açtım o sırada kız elini başına koymuş yan tarafta bulunan bahçe duvarına yaslanmıştı. Yanına bir kaç kişi gelmiş büyük ihtimalle iyi olup olmadığını soruyorlardı. Enerji çekmeyi durdurdum. Çok fena duygulanmıştım, masum birine böyle bir eziyet etmek, kızın kötü bir şekilde duvara yaslanıp başını tutması falan... Gözüm buğulanmıştı. Kötü bir şey yapmıştım ama keyfimden değildi zorunlu olduğumdan yapmıştım. Öğlene doğru hastaneye gittim.
Havas kitabına baktım ama bulamadım bu gerçekten kötüydü. Eve gelirken Selimle karşılaştım. Hissediyordum havas kitabı ile Selimin bir alakası vardı.
+ "Kitabı sen aldın" dedim.
- "Saçmalama lan izin vermediğin şeyi neden alayım?" dedi.
Bir şey demeden eve geri geldim ve bu psişik vampirliğin nasıl iyileşeceğini auramda ki yırtığın nasıl kapatılacağını araştırdım. En sonunda dolunay enerjisinden yararlanıp kendimi iyileştirebileceğim bir yöntem buldum. Dolunay günü ormanda meditasyon yapmam gerekiyordu. Eğer şanslıysam ormanda ki ruhaniler dolunay ve orman enerjisini kullanarak benim auramı kapatacaktı. Karşılığında ise bir bedel gerekiyordu masum bir canı öldürmek. Bu can kuşta olabilir karınca da. Bütün ömrümü böyle geçirmektense bir kere bunu yapıp bundan sonra iyi yaşarım diye düşünüyordum...
Dolunaya daha 20 günden fazla vardı. O yüzden günlük enerjimi insanlardan veya hayvanlardan temin ediyordum. Böyle yaptıkça kendimi daha agresif, negatif ve saldırgan hissediyordum. Bir kaç gün böyle gitti kaderi ve selimi merak ediyordum. Kaderi aradım sesi normal geliyordu ki telefonu açması bile mucizeydi. Bana artık hastanede olmadığını ve beni görmek istediğini söyledi. Tamam dedim gel. "Olmaz" dedi "senin gelmen gerek" ve bir kafe söyledi bekliyorum dedi geleceğimi biliyormuş gibi, tamam dedim.
Kafeye gittiğimde Selimde oradaydı Kader gayet sağlıklı görünüyordu. Kendi başına bu kadar hızlı toparlanması imkansızdı, başka bir şifacı daha olmalıydı. Selamlaşıp oturdum. Kimse konuşmuyordu derken sessizliği kader bozdu. bana "seni seviyorum" dedi... şok oldum Selim oradayken nasıl bunu söyleyebilmişti? şimdi Selime ne diyecektik... O suçluyken birden biz suçlu durumuna düşecektik. Selime baktım klasik yüz ifadesi vardı duygusuz yüz, donuk bakışlar. Kader tebessüm ediyordu. Ne? diyebildim sadece.
- "Sorun yok o biliyor" dedi kader.
Selim başını salladı.
+ "Ne demek biliyor Kader söyledin mi?" dedim.
- "Başından beri biliyordu" dedi ve devam etti
+"Biz sevgili falan değiliz"
Kafam karışmıştı ne diyeceğimi bilememiştim. Aklıma öpüştükleri an geldi ve bunu onlara söylediğimde ikisi de suçlu bir şekilde bana baktılar. Anladığım kadarıyla bu olay düşündüğümden de derindi.
- "O bilerek yapılmış bir şeydi kardeşim" dedi selim suskunluğunu bozarak.
Kalp atışlarımın hızlandığını sinirlendiğimi hissediyordum. Benim arkamdan bir işler çeviriyorlardı...
+ "Nasıl bilerek bir şeydi lan" dedim yüksek sesle..
kafede ki insanlar bize baktı. Selim ise "dur" dedi. Sanırım istemsizce enerjisini çekiyordum.
+ "Düzgün anlatın lan şunu" dedim. Kader başladı
- "Daha detaylı anlatamayız senin de bizim de başımız derde girer ama bunların hepsi bir kurguydu seni seviyorum aşkım" dedi.
Hiç bir duygu hissetmiyordum. Kaderin gözleri umut dolu bir şekilde bana bakıyordu Selim de ise bir gariplik vardı. Hafifçe öksürüp
- "Kader" dedi. Kader Selime bakınca suratı çöktü
+ "hayır yapmadım de" dedi. Selim
- "Üzgünüm ama onu öldürecekti" diyerek beni gösterdi.
Kaderin gözleri buğulandı "Sevgi bazen değişebilir "diye mırıldandı. Selim başını öne eğdi. Ortama sessizlik hakimdi o sırada Kader birden bağırdı
- "Bunu biliyordun!. Selim onu artık sevdiğimi biliyordun!"
kafede ki garsonlar gelip çıkmamız gerektiğini söylediler. Kader koşarak çıktı ve uzaklaştı. Selim önce bana baktı, tam bir şey söyleyecekken vazgeçti ve kaderin peşinden koştu. Hiçbir şey anlamamıştım olanlardan. Ne sevgisi? ne olanı? Kalkıp eve doğru yürüdüm evde sakin kafayla düşüneceğimi umuyordum.
Evde düşündüm. Gördüğüm rüyaları düşündüm. Siyahlı adamları, otelde ki savaşı, elimde her şeyi değiştiren o taşı, cadıyı düşündüm. Bağlantı kurabildiğim tek rüya cadılı olandı çünkü hem selim hem kader cadının kelimeleri ile konuşmuştu. Cadı ilk rüyama girdiğinde "sevgi başkasının içinde kendi bütünlüğünü yaşatmaktır" demişti. Sonra kaderle tanışmıştım ve hemen hoşlanmıştım ondan gariptir ki o da benden hoşlanmıştı. Sonra cadı "sevgi bazen yok olmaktır" demişti. Kısa süre sonra ise astral seyahatteyken beni öldürmeye kalkmıştı. Beni kurtaran Selim ise "Sevgi gerektiğinde vazgeçmektir " demişti. Cadı ise beni bırakıp gitmişti. Daha sonra nefretle eve gelmiştim. Kafede buluşmuştuk. Atladığım bir şey vardı ama ne diye düşünüyordum.
Bu düşüncelerle uykuyu da çoktan unutmuştum. Sonra telefonuma gelen bildirimle irkildim. Kader mesaj atmıştı
- "bugün için özür dilerim seni çok seviyorum canım".
Mesajına cevap vermedim içimden gelmiyordu artık. Bir şey hissetmiyordum. O an şimşek çaktı işte. Evet bir şey hissetmiyordum cadının gitmesinden Selimin "sevgi gerektiğinde vazgeçmektir" demesinden sonra kadere karşı bir şey hissetmemiştim. Şimdi ise kader sevgi bazen değişebilir diyip beni sevdiğini söylüyordu. Sanırım kısa süre önce bir büyünün etkisi altındaydım
Büyü yapılmıştı bana evet ama bunun selimle alakası neydi beni kaderle tanıştıran da oydu ayrıca siyah cübbeli adamların da ne olduğunu anlayamamıştım. Kafam karma karışıktı. Bu arada kader sürekli mesaj atıyordu sevmeyi dene belki seversin beni tarzı mesajlar. Derken selim aradı bugün olanlar için üzgünüm şimdi kaderin niye öyle davranacağını söyleyeceğim dedi bende "büyü yaptınız" dedim. Sesi titredi, şaşırmıştı. "Anladın demek" diye cevap verdi. "Evet" dedim. Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı
- "bu bir büyüydü evet, senin de bileceğin üzere her büyünün bir bedeli vardır. Bu büyünün bedeli ise büyü bozulduktan sonra büyü yapılan kişinin yapılan kişiyle bir daha asla bir araya gelememesiydi, yani kader boşa umutlanıyor".
Dedikleri zerre umurumda değildi asıl konu bana neden büyü yapma gereği duymuşlardı. Bunu sorduğumda daha detaylı konuşamayacağını söyledi ve kapadı. Selime de kadere de çok sinirliydim. Havas kitabım ise hala kayıptı... Bütün bunlardan kurtulmak normale dönmek için dolunayı bekliyordum artık az kalmıştı
Enerji çekerek ve olanları düşünerek geçen günlerin sonunda dolunay gününe gelmiştim. Sabah erkenden kalktım heyecanlı olduğum için. Büyü yapan biri değildim korkuyordum açıkçası karanlıkta ormanda (en ormana benzeyen yer mezarlıktı) olmaktan. Gün geçmek bilmiyordu. Akşam olduğunda yola çıktım. Mezarlığa vardığımda hava zifiri karanlığa bürünmüştü. Kalp atışlarım hızlanmıştı yavaş ve titrek adımlarla yürümeye başladım yolumu dolunay ışığıyla görebiliyordum. İleride ise bir ateş yanıyordu. ilk başta sarhoşlar olabilir diye düşündüm ama yaklaştıkça siyah gölgelerin ateşin etrafında döndüklerini anlamaya başladım. Korkmuştum gitmemeye karar verdim ve arkama döner dönmez siyah cübbeliyle göz göze gelmem bir olmuştu korkudan bağırdım. Aramızda bir metre mesafe vardı. Kalp atışlarım nefes alışlarıma karışmıştı, korkuyla kaçmaya başladım ama bacaklarım çok yavaş hareket ediyordu enerjim çekiliyordu. Ben kaçarken siyah cübbelinin önüme geçip "Teşekkür ederim" demesini unutamam. Gördüğüm rüyanın aynısıydı... Sonra kolumdan tuttu ve ateşe doğru yavaş adımlarla yürümeye başladık. Neden bilmiyorum ama kaçmıyordum, kaçmak istiyordum ama kaçma eyleminin nasıl olduğu zihnimden uçup gitmişti. Ateşin önüne geldiğimizde bir grup siyah cübbeli hiçbir ifade göstermeksizin bana bakıyordu. içlerinden biri "üstad onla daha fazla uğraşmamızı istemiyor" dediğinde bu siyah cübbeli adamların avcı olduğunu anladım. Korkudan gözlerim buğulanmıştı.
Burada bir not bölümü girmekte fayda var. Belki çok uçuk gelecek ama internette yazmayan şeylerden bahsedeceğim, avcılardan. izlediğiniz vampir, kurt adam filmlerinde ki avcılar gibi değil bunlar. Bunlar psişik ortamın katilleri. Kendi grupları oluyor yeni avcılar yetiştiriyorlar. Benimde bilgilerim bunlardan öteye gitmiyor maalesef. Ne amaç için böyle bir oluşum peşinde oldukları hala sır ama bu adamlar sıradan birinden çok çok üst düzeyde psişik aktiviteye sahip hatta kiralık katillik bile yapıyorlar. Benim mezarlıkta gördüğüm siyah cübbeliler de avcıydı. İçlerinden birinin "üstad onunla daha fazla uğraşmayın" dedi sözünden anladım bunu ayrıca üstad dediğine göre bu kişiler henüz çırak olmalıydı...
Yorumlar
Yorum Gönder