Cin Kabilesinin Musallatı - Gerçek Korku Hikayesi - Part 2
Cin Kabilesinin Musallatı - Gerçek Korku Hikayesi - Part 2
- "Muskayı ben ağaca astım. Onu oradan almamalıydın o yok edilmesi gerekiyordu. O ağaç genç bir ağaçtı ve yakılacak bir ağaçtı ancak sen gördün ve aldın" dedi.
Ben çok şaşırmıştım. Muskayı eline aldı ve bir kaç dua okuduktan sonra dikişleri yavaş yavaş açmaya başladı.
Dikişi her açmaya başladığında daha da hızlanıyordu. Duaları daha hızlı okumaya başladı. Ve en son dikişe geldiğinde ise bitmişti. Tüm dikişleri açtı. Ve içerisinde küçük bir kağıt çıkardı. Ve gösterdi.
Büyü yazılı kağıdın resmi;
Sadece Arapça harfler vardı. Anlayamadım ne yazdığını. Bende tamam o zaman
+ "yakalım kurtulayım bundan hemen" demiştim. Ancak o da
- "Hayır böyle bir şey yapamazsın ve sakın bu kağıda asla bir zarar verme yoksa bu cinin sana bütün sülalesi musallat olur" dedi.
Ben cin kelimesini duyduğum gibi çok korkmuştum. Zaten korkuyordum fakat bu üstümdeki daha büyük bir korkuydu artık ne olduğunu biliyordum. Sordum
+ " ama sen zaten yakacaktın?" dedim.
- "Hayır o ağaç dikilirken dualar okunmuş genç bir ağaç ve o ağaca asılıp gece yakılınca gizleniyorsun ve bu illetten kurtulursun" dedi.
+Bende "o zaman öyle başka ağaca gidelim" dedim.
- "Hayır bir kere kandırdık bir daha kandıramayız başka bir hâl çaresini bulacağız" dedi.
Ve tekrar dikişleri aynı çapraz şekilde dikip bizi gönderdi.
Fahri amcalara doğru yola çıktık. Eve gitmek istemiyordum. Aşırı şekilde korkuyordum. Elimde muskaya bakıyordum. Hiçbir şey yapamayacağımı biliyordum. Korumak daha güvenlisiydi bana saçma gelsede öyleydi. Korumalıydım. Ve boynuma takmaya karar verdim. Eve vardık. Fahri amca
- "Bizde kalacaksın git eşyalarını topla burada bekliyorum" demişti. O kadar çok sevinmiştim ki. Sanki dünyalar benim olmuştu. Yukarı evime doğru tekrar basamakları çıkmaya başladın ve kapıyı açtığım anda...
Bütün ev darma dumandı her yer kırılmış dağılmış ve simsiyah izler vardı dualar yanmış gibiydi. Bu görüntüyü görünce aşırı derecede korktum. Ve hemen kapıdan geri çıkacaktım ki arkamda karşı komşum Menice abla vardı bana bakarak "oğlum sen sevgilinle mi kavga ettin? çok ses geliyordu evden" dedi. Akşamdı neredeyse 8'di saat. Ve darma duman görünce ne oldu burada diye sordu cevap veremedim ve kapıyı kapattım. Koşar adımlarla aşağı doğru indim. Ve dışarıdaki Fahri amcanın yanına gittim. Olanları ona anlattım ve "tamam çıkmayalım yukarı Akif'in eşyalarından giyersin" dedi. Arkadaşlarıma doğru yola çıktık. Havada kararmıştı.
Kapıyı yine Akif açtı ve olanları sordu durdu hepsini bir bir anlattım. Hatice teyzede duyunca şaşkına dönmüştü ve herkes benim için endişeleniyordu. Küçük yaşta ailemi kaybettim küçüklüğümden beridir Akif ile çok iyi arkadaşız beni oğulları gibi sayar severler. Neyse konuşa konuşa gece olmuştu zaten Hatice teyzem bana "dua oku öyle yat" demişti. Sevgilimle mesajlaştık durumu anlattım ve anlatınca bana bi soğuk davranmaya başladı iyi geceler mesajlarını attıktan sonra yattım. Yine gece uyandım. Ve bu sefer büyük bir öfkeli çığlık duydum. Çığlığı duyup irkildikten sonra rüyamdan uyandım. Başımda Akif vardı.
- "Ne oldu çok titriyordun kabus mu gördün?" dedi.
+ "Evet" dedim ve rüyayı anlattım.
- "Tamam yat sabah babama anlatırız" dedi.
Tekrar uyuduk sabah kalktığımda kahvaltı hazırdı bile. Hatice teyze çayları koyuyordu bizlerde masaya oturduk. Ben çay bardağımı elime aldım ve bardak aniden elimde çatladı kırıldı. Bir anda elim kan içinde kaldı. Banyoya doğru koştumm ve elimi yıkadım havluya avucumu bastım. Çünkü bir yer değil bir kaç yer birden kesildi elimde hissediyordum çok acıyordu. Kan durunca havluyu kaldırdım ve elimde "Marid" yazıyordu.
Bunu bana musallat olan cinin ismi sandım. Ve Fahri amca tekrar beni amcaya götürdü. Tekrar otobüse minibüse bindik ve köyün sonuna kadar yürüdük. Amca evin önünde oturmuş konuşuyordu biriyle. "Hoşgeldiniz" dedi ve içeri buyur etti. Ve hemen ardımızdan geldi içeri. Ve bana "elini göster" dedi. Gösterdim ve o sakin kalan amca bile korktu. "Ne oldu" diye sordum ve "bu kötü her şeyden daha kötü" dedi. Ne oldu diye sorarken anlatmaya başladı.
- "Bu bir cinin ismi değil bir kabilenin ismi ve bu kabile en soylu ve en tehlikeli kabilelerden biri" dedi.
+ Amcaya sordum "Bunu sen zaten bilmiyor muydun neden bu kadar şaşırdın?" diyince.
- Amca bana b"en sadece bu kağıtta yazan cinin ismini biliyordum ismi "Efrit" Kabilesi ise "Marid" imiş. Bu iş çok zor olacak ve zorlu zamanlar seni bekliyor" dedi.
Anlamıştım gerçekten zorlu zamanlar beni bekliyordu. Olan olayları kavramaya anlamaya çalışıyordum. Bir yandan da bu yaşadıklarımın gerçek olduğuna kendimi inandırmaya çalışıyordum.
- "Burada durmayın daha fazla evinize gidin ve muska nerede?" diye sordu.
Boynumdan çıkarttım. Boynumda olduğunu görünce daha çok korkuya kapıldı ve sinirlendi.
- "Böyle bir şeyi neden yaptın nasıl yaparsın" dedi.
+ "Onu korumam gerektiğini söyledin koruyordum" dedim.
- "Onu boynuna takmanla büyüyü gerçekleştirdin. Bundan artık kurtuluşun daha da zor" dedi.
Ve bunu duyunca daha fazla korkmuştum. Artık korkabileceğim kadar çok kokrmuştum. Elim ayağım titriyordu. Bir yandan kendime sövüyor bir yandan da ne yapacağımı kara kara düşünüyordum. Yine eve doğru yol aldık. Yemeğimizi yedik ve yatmaya koyulduk. Telefonu elime aldım. Sevgilimle mesajlaştım zaten uzun süredir aramız sıkıntılıydı. Sevgilime tekrar olanları anlattım. O daha da soğuk davrandı. Ben onu çok seviyordum böyle biri değildi yani ben öyle tanımıştım bana soğuk davrandı yanımda durmayı istemiyordu. Destek çıkmak istemiyor gibiydi korkmuştu sanki. Ki zaten belliymiş olmayacağı, istemediği neyse bu başka konu. Tekrar yattım.
Gece tekrar uyandım. Bu sefer karşımda biri var ama kim olduğunu göremiyorum. Sesleniyorum bakmıyor. Sonra yüzünü dönüyor ben korkudan bağıra bağıra uyanıyorum. Akif yine yanımda beni sakinleştirmeye çalışıyor. Gene mi "kabus gördün?" diyor. Bu sefer Hatice teyze ve Fahri amca da yanımdalar. Hepsi yanı başımda bekliyorlar. Tekrar yatacağız biliyorum ama yatmak istemiyorum. Zar zor yatıyor ve uyuyorum. Sabah gene uyandığımda kahvaltı hazır Hatice teyze gene çay döküyor, Akif ise mutfaktan tabakları getiriyor. Ama ortada gariplik var. Fahri amca eline bir dini kitap olmadan duramazdı. Ama bi yere odaklanmış şekilde bakıyor. Hatice teyze ise hep güler yüzlü olmasına rağmen solgun gibiydi. Akif ise tabakları getiriyor ve masaya koyuyor. Oturuyoruz ve çaylar verilirken Hatice teyzenin tırnakları olması gerekenden çok daha fazla uzundu. Fahri amca ayağa kalkıp masaya doğru yürürken gördüğüm ise ayaklarının ters olmasıydı.
Ben bunları görünce masadan hızlı bir şekilde kalkıp evden hızlı bir şekilde kaçtım. Nereye gideceğim diye düşünürken amcanın evine doğru yol aldım. Yine amca evinin önünde biriyle konuşuyordu. Belli ki buralarda sevilen biriydi. Beni görünce bu sefer buyur etmeden önce "neden yalnız geldin?" diye sordu bende olanların hepsini tek tek anlattım. Anlattıktan sonra "buyur içeri" dedi ve içeri geçtik. "Muska nerede?" dedi bende cebimden çıkardım ve muskanın dikişlerinden 2 tanesi sökülmüştü.
Korkmuştum zarar verdiğimi düşündüm. Ancak amca hiç bir şey demeden tekrar dikişleri sökmeye başladı ve yine her dikişin ardından duaları hızlanmaya başladı.
Kağıdı çıkardı ve yanından aldığı bir kağıda bir şeyler yazdı. Ayağa kalktı ve ilerideki dolabın içinden bir kavanoz aldı. Kavanozun içinde pembe bir su gibi bir şey vardı. O sudan bi kaç damla yazdığı kağıda sürdü ve diğer kağıtla katlayıp tekrar aynı muskanın içine dikti. Muskanın dikişleri dikilip sökülmekten artık eskimeye başlamıştı. Bana verdi ve bunu tekrar cebine koy ve eve git dedi. Korkuyordum nasıl girecektim o eve?
Evin dış kapısının önündeydim. Zile bastım ve kapı açıldı yavaş adımlarla merdivenleri çıkmaya başladım. Korkuyordum. Amca beni bilgilendirmişti. Cinlerin ayakları ve tırnakları öyle olurmuş. Bana oyun oynamışlar. Kapıyı kim açarsa direkt ayaklarına, tırnaklarına ve gözlerine bakacaktım. Altıma etmek üzereydim korkudan. Bu yaşadıklarımı filmlerde görmüştüm ama şimdi ise her şey gerçekti. Kapıyı bu defa Hatice teyze açtı..
Yorumlar
Yorum Gönder